Kategoriler
Fi

Fi Çi ‘9. Bölüm’ Hakkındaki Düşüncelerim

Sona çeyrek kala bir bölümü daha geride bıraktık. Yine tüm dikkatleri vererek, keyifle izlediğimiz bir bölüm oldu. 8. Bölüm kadar aksiyon dolu olmasa da, vurgulayıcı sahneler etkileyiciydi. Henüz dizinin biteceği psikolojisine girmedim, sanırım son bölümde ortaya çıkacak.

Son bölümün Cuma günü yayınlanacağını öğrendiğimde bir an önce 9. Bölüme vaktimi ayırıp, sondan bir önceki bölümün tadını çıkardım. Dizi hakkındaki duygularım hala değişmedi, her şeye rağmen Can Manaycılık devam ediyor. O kadar sahneye rağmen hala onun yaşadıkları duygulandırıyor insanı. Duru’yu Can ‘mı hak ediyor yoksa Deniz mi sorusuna hala Can diyorum. Bunun bir tutku değil gerçekten aşk olduğuna inanıyorum aslında. Saygın bir kişilik olmasına rağmen, Duru konusunda tüm egolarını bir kenara atıp çaresizlik moduna geçiyor. Duru’nun annesinin sahneleri pek etkileyici olmadı aslında, belki de roller doğru kişilere verilmedi ama “Duru, yeğenim” dediğinde pek de etkilenmedim açıkçası. Sanırım Deniz ile olan bağlantıyı sağlamak için annesini kullandılar. Birde hala ne yapacağını kestiremediğim, favorim dişi Manay var. Duru’nun bir aralar dişi Manay olduğunu düşünüyorlardı ama bence Can’ın dediğinin tam tersine o iyi bir ev kedisiydi ve eninde sonunda böyle olacağını az çok biliyorduk. Benim için dişi Manay tabii ki de; Bilge. Eti’nin yaptığı hamlede çok doğruydu Bilge için. Son olarak beni en mutlu eden sahne yine Bilge’nin dayanamayıp Can’ın yanına gelmesiydi. Yine asilliğini ve alçak gönüllülüğünü ortaya koydu…

Her neyse fazla da uzatmaya gerek yok ki zaten düşüncelerimi denk gelip okuyanlarda diziyi izleyenler olacaktır. Bunlar sadece diziyi izledikten sonraki, paylaşmak istediğim düşüncelerim. Okuyup ortak olanlara selamlar olsun…

Böyle sağlam bir prodüksiyondan çok sağlam bir final bekliyorum açıkçası. Umarım sönük bir final yapmazlar. Sabırsızlıkla Cuma gününü ve Can Manay’ın yapacağı saykolukları bekliyorum. Hiçbir şey değişmedi hala yanındayız Can Manay… O değil kitabı da okuyamıyorum dizinin sürükleyiciliğinden kopmamak için. Çi ve Pi yanı başımda duruyor, dizi biter bitmez okumaya başlayacağım.

Kategoriler
Fi

Fi Çi ‘8. Bölüm’ Hakkındaki Düşüncelerim

Bir kez daha “Yok abicim böyle bir dizi daha yok” cümlesi ile bitirdiğim bir bölüm. Üzücü olan dizinin gerçekten de bitecek olması. Bu bölümü izleyene kadar haberler asılsızdır mantığıyla bekledim yeni bölümü, fakat bu bölümde dizinin tüm kilit noktaları açığa kavuştu. Her sahnesinde “hayır daha ne kadar, neye şaşıra biliriz ki” dedikçe, akla durgunluk veren olaylar aydınlandı.

Dizinin kırılma noktası, Sadık’ın Nadir ile yaşadığı o sır olaydı bana göre. Özellikle o sahnede hadi be daha ne göreceğiz dediğimde, akla hiç gelmeyecek bir olay çıkageldi ve bu kadar uzun saklanan ve her şeyin bozulmasına neden olan ve de bir çok olayın üzerinin kapanmasına sebep olan bu büyük sıra değen bir olaydı gerçekten de. Belki Göksel’in olayı dizi içerisinde hafif kaldı ama onun travması da başka bir şekilde açıklanamazdı. Yine Can Manay karakterinden sonra en beğendiğim diğer karakter Bilge’de duruşuna ve bilgeliğine yakışır bir çıkışta bulundu. Can Manay’ı en mantıklı şekilde kıstırıp, cevap verebilecek yeri geldiğinde de susturabilecek tek kişiydi çünkü. Şuan en merak ettiğim olaylardan birisi de Bilge’nin finalde nasıl bir yol çizeceği..

Yine her dakikasını heyecanla ve zevk alarak gözümü kırpmadan izlediğim bir bölümdü. Evet sonunun gelmesi üzücü, böyle kaliteli dizilere veda etmek gerçekten üzücü ama dizinin her bitişinde mutlu eden bir yanı da var ki oda şu; cidden Türk dizileri arasında Avrupa kalitesine en yakın dizilerden birisi oldu ve hatta bana göre direk Avrupa kalitesinde ve kimisinden bir çok tık üstte. Diğer mutlu eden bir yanı da, dizinin çöpe dönmüş televizyonumuzda değilde, internet üzerinde gerçekten dizinin keyfini alabilecek ve yaşayabilecek kalitede insanlara sunulması. Aslında böyle olağan üstü dizilerin çok uzun soluklu sürmemesi de iyi bir yandan. Tadında bırakmak diziyi dahada bir asil ve kalıcı hale getirebiliyor. Bunun örneklerini de bir kaç efsane kült dizimizde de gördük (Bkz; 46, Leyla ile Mecnun).

Netice olarak hala izlemeyen var ise şiddetle her seferinde tavsiye edeceğim. Çünkü gerçekten izlenilmesi gereken bir prodüksiyon ve kadro. Nasıl IMDB’de izlemeden ölmemeniz gereken 100 film var, bana göre bu dizide öyle bir şey..

Evet kitabınıda okuyabilirdim fakat uzun soluklu bir kitap olduğu için bir türlü fırsatım olmamıştı ve dizisinin çekileceğini duyduğumda ve de baş rolde Ozan Güven olduğunu öğrendiğimde bu seferde bilerek okumadım. Çünkü oyuncular tam anlamıyla karakterlere uygun olarak seçilmişti ve de diziden beklediğimi gerçekten fazlasıyla buldum. Şimdi dizi biter bitmez ilk işim kitabı alıp baştan sona bir çırpıda okumak olacaktır. Okumak isteyipte hala okuyamayanlara da tavsiyem budur.

Son olarak bu hikayenin asıl baş mimarı, hayatımıza Can Manay karakterini sokan o şahane insan Akilah Azra Kohen, hep akıllarda kalacak olan ve kültürün, sanatın can çekiştiği bu yıllarda gerçek bir başarıya imza atan o insana saygı ve sevgilerimizi bire bir olamasada, gönülden sunmak borçtur. Ve de diziye asıl tadı katan, her saniyesini göz kırpmadan izlettiren değerli yönetmen Mert Baykal’a..

Naçizane bunlar benim dizi hakkındaki fikirlerim ve yorumlarım, eğer olur da dizinin veya hikayenin sıkı takipçilerinden denk gelen olursa bu fikirlerime, yorumlarını severek kabul edeceğimi ve okuyacağımı belirtmek isterim. Saygılar..