RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) artık internete de el atıyor. İnternet dizilerine sansür geliyor! İnternetten yayın yapacaklar nelere dikkat etmeli ve neler yapmalı? Yeni kanuna göre bu soruları fazlasıyla duyacağız.
Geçtiğimiz haftalarda meclise sunulan yasa tasarısı, meclis tarafından kabul edildi. Bu yasaya göre artık RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) internet üzerinden yayınlanan dizilere, televizyonda yayınlanan dizilerin web üzerinden yayınlanan sansürsüz versiyonlarına ve Youtube üzerinden yayın yapan kullanılara sansür uygulayabilecek. Bu yayın ve diziler küfür, müstehcen içerik vb. kural dışı içerikler yayınladığında ise RTÜK tarafından para cezasına tabi tutulacak ve de kurul kararınca doğru bulmadıkları yayınları sonlandıracaklar.
İnternet üzerinden yapılan görüntülü ve sesli yayınlara sansür getiren düzenlemenin kapsamı ile ilgili hazırlık çalışmalarına henüz başlanmadığı öğrenildi. Yasa tasarısına göre, kapsam ve diğer ayrıntılar için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile RTÜK tarafınan bir yönetmelik hazırlanacak. Yönetmeliğin çıkarılması için belirlenen 6 aylık süre içinde BTK ve RTÜK arasında ortak bir komisyonun kurulacağı öğrenildi. Sansürün kapsamı bu çalışmalar sırasında belirlenecek.
Düzenlemeye Göre İlk Cezalar Geldi!
RTÜK, internet yayınlarını gözaltına alan düzenlemenin Meclis’te yasalaşmasını beklemeden, TV kanallarının internette yayınlanan “bip”siz ve “buz”suz versiyonlarını cezalandırmak için adım attı. Tasarının, televizyon kanallarının, internet siteleri üzerinden yapılan yayınlarının da RTÜK denetime girmesini öngördüğü belirtilirken RTÜK yasanın nasıl uygulanacağını ortaya koyacak bir karar hazırlandı. Show TV’de yayımlanan ‘Çukur’ adlı dizi için hazırlanan ve dizide kullanılan küfürlerin deşifre edildiği uzman raporunda, “Dizinin televizyonda yayımlanan bip’lenmiş yayını ile internet sitesinde yer alan sansürsüz hali beraber değerlendirildiğinde; argo ve küfür niteliğindeki ifadeleri söyleyen kişinin ağız hareketlerinden söz konusu ifadelerin ekran başındaki izleyiciler tarafından anlaşılabileceği görülmektedir” ifadeleri kullanıldı. Dünkü Üst Kurul toplantısında rapor gündeme geldi, ancak bir üyenin toplantıya katılmaması nedeniyle, oylamada eşit sonuç çıktı Kanalın cezalandırılıp cezalandırılmayacağı önümüzdeki hafta belli olacak.
Düzenleme ile beraber gelen bir diğer cezada, Adnan Oktar ve yayın ailesine kesildi. RTÜK, Adnan Oktar’ın sahibi olduğu A9 kanalına beş kez program durdurma ile en üst düzeyden idari para cezası verilmesini kararlaştırdı. RTÜK Üyesi İsmet Demirdöğen, yaptığı açıklamada bu cezanın televizyon yayınına kadın istismarından verildiğini belirterek, “Kadınların dans ettirilerek, oynatılarak aşağılandığı görüntüler nedeniyle ceza verildi” dedi.
Youtube Fenomenlerini Zorlayacak Bir Karar
Bu yasadan etkilenecek olan bir diğer yayın kolu da, Youtube üzerinden yayın yapan Youtuberlar. Düzenlemenin içeriğinde Youtuberlar da var, fakat onlar için henüz bir bildiri yapılmadı. Fakat bir gerçek var ki, onlarda artık istedikleri şekilde videolar çekemeyecekler. Çektikleri taktirde sansüre ve de para cezasına maruz kalacaklar.
Düzenlemenin bir diğer içeriği de, internette düzenli olarak yapılan her tür ses ve görüntü yayını için lisans almak gerekecek, RTÜK’ün denetimine tabi olunacak. Bu durum Youtube fenomenlerini de bayağı etkileyecek.
YASANIN GENEL BAŞLIKLARI
1. Sosyal medya tabanlı internet haber yayınları: Sosyal medya paylaşım platformları üzerinden düzenli olarak yapılan haber ve yorum yayınları da aynı kapsama girebilecek. Örneğin ‘scope’ tabanlı ‘medyascope. tv’, gazeteci Ünsal Ünlü’nün yine ‘scope’ üzerinden her sabah düzenli olarak yaptığı ‘Gazetelerin yazdıkları – yazamadıkları’ programı da lisans almak zorunda kalabilecek.
2. Ulusal yayın yapan bütün gazetelerin sahip olduğu internet sitelerindeki video haber sayfaları da aynı lisans ve RTÜK denetimi çarkına sokulabilecek. Bunun için video haberlerin yine düzenli olarak yapıldığının tespiti yeterli olacak.
3. Siyasi partilerin faaliyetlerini resmi internet siteleri üzerinden televizyon yayını gibi aktarması da lisans ve denetim zorunluluğuna girecek
4. TV’ler üzerindeki yaptırımlar nedeniyle kanalların internet sitelerinde ‘buz’suz veya ‘bip’siz olarak yayınlanan diziler de RTÜK denetimine girebilecek.
5. Lisans alan internet yayınları, tıpkı televizyon ve radyo kanallarında olduğu gibi RTÜK denetimine girecekler. Tüm bu işlemler Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ve RTÜK tarafından altı ay içinde çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenecek.
6. Halihazırdaki televizyon kanallarının ağır denetimi nedeniyle ilgi çeken Netflix, Blu TV,Puhu TV gibi ‘IPTV’ kapsamındaki platformlar da artık RTÜK denetimine girecek. Yayın ihlaline karar verilmesi durumunda bu platformlara erişim de engellenebilecek.
Yasanın amacı, özgürlüğü kısıtlamak mıdır yoksa başka bir şey mi bilinmez. Benim naçizane fikrim, internet bağımsız bir ortam ve kişilerin kendini veya çalışmalarını özgürce ifade edebildiği bir platform. Ayrıca zorunlu değilde seçilebilir olması da cabası. Bana göre doğru bir karar değil! Sansür isteyen televizyondan izler, sansürsüz izlemek isteyen internetten. İnsanlara bu seçeneği sunmak, yayın dünyasındaki illegaliteyi azaltır. Bu karar ile fazlasıyla zor duruma girecek kişi ve kurumlar var. Büyük bütçeler hazırlayan dizi yapımcıları, sanatçıların klipleri vs. Örn; Hadise’nin “Sıfır Tolerans” isimli şarkısına çektiği klip, televizyon kanallarından kaldırılarak para cezasına tabi tutuldu. Yeni düzenleme ile bu klip internette de yayınlanamayacak. Ee bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Prodüksiyona harcanan parayı kim karşılayacak? Reklam masraflarını kim çıkarıp verecek? Her zamanki gibi bunları düşünen tabii ki yok…
Bu yasa ben ve benim gibi eli ayağı internet olan insanları üzdü ve alanını daralttı. Bugün ses ve görüntü kayıtlarına uygulanan sansür, yarın makale ve web site içeriklerine de uygulanacak. Benim için en üzücü tarafıda; en sevdiğim dizilerden biri olan Fi dizisinin de bu nedenle bitirildiğini düşünüyorum. Daha geçen hafta yayınlanan son bölüm hakkındaki düşüncelerimi belirttiğim yazıda “ülkemizde kültür ve sanatın can çekiştiği şu dönemde, Azra Kohen’in böyle sürükleyici ve destansı bir hikayeye imza atması umut verici büyük bir çalışma” yazmıştım. Maalesef kültür ve sanatın artık çekişecek bir canı da kalmadı…
Zamanda yolculuk; şahsen yapılabileceğine inandığım, üzerine bir çok araştırma yapıp hakkında yazılan makale ve kitapları okuduğum, beni her seferinde heyecanlandıran bir teori. Zaman yolculuğu ile alakalı sayfamda bir çok yazıya yer vermek istiyorum zamanla. İlk olarak bu konunun sayfamda da yer almasını istediğimden, alıntılardan oluşturulmuş bu makaleyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Albert Einstein, E = mc² formülünü geliştirdiğinden beri, en azından tek yönlü olarak zaman yolculuğunun yapılabileceği düşünülüyordu. Ancak geçmişe doğru gitmek ise çok daha zor bir problem olarak algılanıyordu. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca zamanda yolculuk üzerine birçok teori öne sürüldü. Ve aynı zamanda zaman yolculuğuna engel teşkil edecek paradokslar da. Galerimizde bu teorilerden ve paradokslardan bazılarını sizler için bir araya getirdik. Keyifle okumanız dileğimizle..
1. RÖLATİVİTE TEORİSİ
Einstein, 1905’de uzayın, uzay-zaman adlı dört boyutlu bir dokuya sahip olduğunu ve garip bir biçimde kütle veya hız arttırıldığında hem uzayın, hem de zamanın eğrildiği şeklinde bir açıklama ile rölativite teorisini tanıttı. Yani, ne kadar hızlı hareket edersen, zaman, o denli yavaşlar. Etrafınızdaki kütleyi katlanır seviyelerde arttırdığınızda da benzer etkiyi yaşarsınız.
Bu fenomen, dakika ölçeğinde de olsa kanıtlanmış idi. 1975’da Carol Allie, senkronize iki atom saatinden birini yeryüzünde bıraktı, diğerini ise çok hızlı bir uçakla uçurduktan sonra karşılaştırdı ve hızla havada yol alan saatin salisenin bir parçası kadar yavaş işlediği tespit edildi.
Zamanın Hızlandığı ve Yavaşladığı Yerler mi Var?
Zaman bir nehir gibi akıyor ve öyle görünüyor ki her birimizi zamanın şimdisiyle acımasızca sürüklüyor. Fakat zaman, başka türlü bir nehir. Geleceğe yolculuk için anahtar olabilecek yapısıyla bu nehir, farklı yerlerde farklı hızlarda akıyor.
Bu fikir ilk defa 100 yıl kadar önce Albert Einstein tarafından öne sürülmüştü. Zaman akışının yavaşladığı ve hızlandığı yerlerin varlığını fark etmişti. Kesinlikle haklıydı. Ve ispatı zihnimizde. Uzayda.
Bu ispat Küresel Konumlama Sistemi (Global Positioning System, GPS). Dünyanın çevresinde bir uydular ağı var. Bu uydular, uydu dolaşımını mümkün kılıyor. Fakat bunlar zamanın uzayda dünyadakinden daha hızlı aktığını gösteriyor.
Uzay Araçlarında Neden Özel Saatler Var
Her uzay aracının içinde özel bir saat var. Fakat bu kadar kesin olmakla beraber, her gün saniyenin milyarda üçü civarında aksama söz konusu. Sistem bu sürçmeyi düzeltmek zorunda, çünkü aksi halde bu ince fark bütün sisteme mal olacak ve her GPS aracının günlük 10 kilometre kadar Dünya’dan uzaklaşmasına yol açacak. Bunun sonucunda ortaya çıkacak kargaşayı tahayyül edebilirsiniz.
Mesafe ve Zaman Mutlak Değildir
Albert Einstein’ın görecelilik teorisi, ışığın hızını evrensel hızı sınırı olarak belirledi ve mesafe ve zamanın mutlak olmadığını, kişinin hareketi ile etkilendiğini gösterdi.
Hareket halindeki bir saat her zaman hareketsiz bir saatten daha yavaş çalışır görünür, çünkü zaman bir cismin hareket ettiği hız ile ilişkilidir. Teoride bu gerçek zaman yolculuğunu mümkün kılıyor. En azından eğer çok hızlı bir uzay gemisine sahipseniz.
Bir Örnekle…
Şunu düşünün: Eğer bir astronot ışık hızının hemen altındaki bir hızda altı ay boyunca uzayda seyahat ederse ve Dünya’ya geri dönmesi de altı ay sürerse, gelecekteki dünyaya ayak basacaktır. Astronotun ışık hızına ne kadar yakın yolculuk yaptığına bağlı olarak astronotun saatinde bir yıl geçerken, dünyada on binlerce yıl geçmiş olabilir.
Zaman Kişiseldir
Işık hızına yakın bir hızda giden bir uzay gemisinde zaman Dünya’ya göre çok daha yavaş geçiyor. Çünkü Einstein’ın E = mc² formülüyle gösterdiği gibi “enerji” kütleye dönüşebiliyor.
Çok hızlı giden bir gemi neredeyse tümüyle enerjiye dönüşüyor ve buna bağlı olarak kütlesi aşırı artıyor. Aşırı büyük kütle hem geminin daha fazla hızlanarak ışık hızına ulaşmasını önlüyor hem de zamanın yavaşlamasına yol açıyor.
Ancak zaman kime göre yavaşlıyor? Görelilik teorisinde zaman mutlak olmadığı, kişisel olduğu için uzay gemisindeki zaman da “bize göre” daha yavaş akıyor. Görelilik Teorisine adını veren de bu olgu.
2. KARA DELİKLER
Hawking: Einstein Dünya’nın kütlesinin zaman üzerindeki etkisini ve nehrin ağır akan parçası gibi yavaşladığını fark etmişti. Nesne ağırlaştıkça, zaman üzerindeki etkisi de artıyor. Ve bu korkutucu gerçeklik geleceğe yolculuğun kapısını aralayan şey.
Samanyolu’nun merkezinde, bizden 26 bin ışık yılı uzakta galaksinin en ağır nesnesi bulunmakta. Bu süper ağır kara delik, dört milyon güneşin çarpışıp bütün çekiminin tek bir noktada yoğunlaştığı kütlesel bir güce sahip. Kara deliğe yaklaştıkça hissedilen yer çekimi şiddeti de artıyor. Yeterince yaklaşıldığında, ışık dahi bu çekim şiddetinden kaçamaz. Bu tarz bir kara deliğin zaman üzerindeki ağırlaştırıcı etkisi galaksideki herhangi bir şeyden çok daha dramatik bir etkiye sahip. Bu durum onu doğal bir zaman makinesine dönüştürüyor.
Kara Deliğin Çekim Etkisinden Kaçınmak
Hawking, “Herhangi bir uzay gemisinin, bu kara deliğin yörüngesinde dolaşarak bu fenomenin avantajlarından faydalanabileceğini düşünmek istiyorum.” diyor. Ancak bu konuda dikkat çekilmesi gereken bazı hususlar var. Bunlardan bir tanesi; Süper kütleli kara deliğin etrafında toplanan milyonlarca yıldızın ve kara deliğin çevresinde hızla dönen gaz bulutlarının yaydığı güçlü radyasyona maruz kalmamız olacaktır. Uzay gemisinin kara deliğe çok yaklaşması da başka bir sorundur. Çünkü kara deliğin yarattığı güçlü gelgit kuvvetlerinin bizi parçalamasını önlemek için süper hassas manevralar yapması gerekecektir. Ki bunları 30 yıl süreyle saniyede belki yüzlerce kez tekrarlamamız gerekebilir. Kısaca yanlışlıkla kara deliğe düşmemek için çok dikkatli olmamız gerekecek.
Kara Delikler Arzu Edilen Sonucu Vermiyor ve Tehlikeli..
Hawking, “Etrafında tekrar tekrar dolaştıkça, kara deliğin uzağındaki insanlar zamanın sadece yarısını deneyimlemiş olacak. Gemi ve tayfası zamanda yolculuk ediyor olacak böylece. Kara deliği 3 ya da 5 yıl boyunca turladıklarını düşünün. Herhangi başka bir yerde 10 yıl geçmiş ve dünyadaki herkes onlardan beş yıl daha fazla yaşlanmış olacak.
Dolayısıyla kütlesel devasalıkta bir kara delik zaman makinesi gibi davranıyor. Fakat elbette ki bu tam olarak pratik sayılamaz. Solucan deliklerine nazaran, paradoks içermeyen avantajları olduğu açık. Ve dahası kendisini ani bir geri bildirimle yok etmiyor. Fakat epey tehlikeli. Hayli uzak bir mesafe ve bizi gelecekte çok uzak bir ana götürmüyor.”
3. SOLUCAN DELİKLERİ
Solucan delikleri uzaydaki iki noktayı birbirine bağlayan nesnelerdir. Üstelik bu nesneler tümüyle hayal ürünü değil. Solucan delikleri Einstein’ın genel görelilik denklemlerinden çıkıyor. Bu denklemlerin çözümlerinden biri, evrende solucandelikleri olması gerektiğini gösteriyor.
Aslında solucandeliği fikrini ortaya atan ilk bilim adamı da Einstein ve meslektaşı Nathan Rosen. Bu yüzden solucandeliklerine Einstein-Rosen köprüsü diyoruz. Solucan delikleri 5 milyar ışık yılı uzaktaki bir galaksiye birkaç saniyede gitmemizi sağlayabilen bir tür kısayol, bir tünel oluşturuyor.
Kara Deliklerden Farkı
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, kara deliklere düşen bir şey asla dışarı çıkamaz ve kara deliklerin içine düşen her şey, kara deliğin merkezindeki “tekilliğe ulaştığında” parçalanarak yok olur. Solucan deliklerine düşen bir astronot ise uzayda iki solucan deliği birbirine bağlıysa, ışıktan hızlı yolculuk ederek evrenin başka bir yerinde ortaya çıkabilir (örneğin uzak bir galakside) ya da zamanda seyahat ederek geçmişe gidebilir.
Bahçenizden Galaksinin Diğer Ucuna Açılan Bir Tünel
Solucan delikleriyle zamanda nasıl yolculuk edebileceğimizi görmek için önce evimizin bahçesinde bir solucan deliği açıldığını hayal edelim. Delikten baktığımızda başka bir galaksideki başka bir dünyayı görüyoruz; yani bu solucan deliği tünelinin bir ucu bahçemizde, diğer ucu da başka bir galakside ve biz tünelde birkaç adım atarak milyonlarca ışık yılı uzaktaki o galaksiye gidebiliriz.
Tüm Bunların Zaman Yolculuğu İle Ne İlgisi Var?
Daha önce tartıştığımız gibi, görecelilik teorisi bir nesnenin hızı ışık hızına yaklaştıkça zamanın yavaşladığını belirtir. Bilim insanları uzay mekiği hızında bile astronotların birkaç nanosaniye geleceğe yolculuk yapabildiklerini keşfettiler.
Bunu anlamak için iki kişiyi hayal edin, onlara A ve B diyelim. A Dünya’da kalırken, B uzay mekiği ile uçar. Kalkış anında ikisinin de saatleri mükemmel senkronizasyondadır (aynı zamanı gösterir).
B‘nin uzay mekiği ışık hızına yaklaştıkça, B için zaman daha yavaş akar (A’ya göre). Eğer B ışık hızının yüzde 50’sinde sadece birkaç saat yolculuk yapıp Dünya’ya geri dönerse, A’nın B’den daha hızlı yaşlandığı ikisine de görünecektir. Yaşlanmadaki farklılığın nedeni, zamanın A için B’den daha hızlı geçmesidir. A için birçok yıllar geçmiş olabilirken, B için sadece bir kaç saat geçmiştir.
Geçmişi Yolculuk Nasıl Mümkün Olurdu?
Eğer solucan delikleri keşfedilebilseydi, geleceğe olduğu gibi geçmişe de yolculuk etmemizi sağlardı. İşte bunun nasıl işleyeceği: Diyelim ki, solucan deliğinin girişi taşınabilirdir. O zaman yukarıdaki örnekte ışık hızının yüzde 50’si hızda uzayda birkaç saat geçiren B, solucan deliğinin bir ucunu uzaya taşıyabilirdi. Solucan deliğinin diğer ucuA kişisi ile Dünya’da kalırdı.
B uzayda yolculuk yaparken, iki insan (A ve B) birbirlerini görmeye devam ederlerdi. B birkaç saat sonra Dünya’ya geri döndüğünde, A için birkaç yıl geçmiş olabilir.
Şimdi, A uzaya giden solucan deliğinden baktığında, kendisini daha genç yaşta görür, B uzaya uçtuğunda bulunduğu yaşta. Bununla ilgili harika olan şey şu; daha genç olan B geleceğe adım atabilirken, daha yaşlı olan A solucan deliğine girerek geçmişe adım atabilir.
4. KOZMİK İPLİKLER
Zamanda geriye ve ileriye nasıl yolculuk yapabileceğimizin bir başka teorisi, 1991’de Princeton fizikçisi J. Richard Gott tarafından önerilen kozmik iplikler fikrini kullanır. Bunlar bazı bilim adamlarının erken evrende oluştuklarına inandıkları ipliğe benzer nesnelerdir. Bu iplikler evrenin tüm uzunluğu boyunca dizilebilir ve milyarlarca tonluk yoğun basınç altındadırlar
İplikler Ne İşe Yarıyor?
Atomdan daha ince olan bu kozmik iplikler yakınından geçtikleri herhangi bir nesneye muazzam miktarda yer çekimi çekiş etkisi üretebilirler. Kozmik bir ipliğe bağlanmış nesneler inanılmaz hızlarda yolculuk yapabilir ve yer çekimi kuvvetleri uzay ve zamanını büktüğü (çarpıttığı) için, zaman yolculuğu için kullanılabilirler. İki kozmik ipliği bir araya çekerek veya bir ipliği bir kara deliğin yakınına çekerek uzay ve zamanı yeteri kadar eğriltmek mümkün olabilir.
Geçmişe Gitmek Mümkün Ancak…
Bir uzay gemisi kendisini geçmişe sevketmesi için iki kozmik iplik veya iplik ve kara delik tarafından üretilen çekimi kullanarak bir zaman makinesine dönüştürülebilir. Bunu yapmak için, kozmik ipliklerin etrafında döngü yapacaktır. Ancak, bu ipliklerin var olup olmadıkları ve eğer var iseler hangi formda oldukları ile ilgili hala çok fazla spekülasyon vardır. Gott’ın kendisi, zamanda bir yıl bile geri gitmek için, tüm galaksinin kütle enerjisinin yarısını içeren bir iplik döngüsü gerekeceğini söyledi. Ve herhangi bir zaman makinesi ile olduğu gibi, zaman makinesinin yaratıldığı zamandaki noktadan daha uzağa geri gidemezsiniz.
5. BÜYÜKBABA PARADOKSU
Aslında bu paradoks zaman yolculuğu dendiğinde ilk akla gelendir. Eğer geçmişe gidip kendi dedemi öldürürsem benim de var olmamam gerekir, fakat ben hiç doğmazsam asla zaman makinesine binip dedemi öldüremem. Bu durumda dedem ölmeyeceği için benim de doğmuş olmam gerek. Şu durumda dedem de ben de hem ölü hem de diri oluyoruz.
Back to the Future‘dan örnekle; Marty 1955 yılında babasını araba kazasından kurtarınca anne ve babasının karşılaşmasını engellemiş olur. Bu nedenle kendi varlığı tehlikeye girer. Bunu önlemek için anne ve babasının okul balosunda öpüşmesini sağlaması gerekmektedir. O önemli an yaklaştıkça Marty’nin kardeşlerinin fotoğraftan birer birer kayboluşunu ve Marty’nin varlığını koruma çabalarını izleriz.
6. KADER PARADOKSU
Bu paradoksta kahraman, geleceği “kurtarmak” için geçmişe gitmesi gereken bir döngüye girer; geleceğin kendi bildiği şekilde gerçekleşmesi için kendi bildiği geçmişi yaratmak zorundadır. Fakat bu durum özgür irade ile çelişir, çünkü kişinin gelecekteki varlığı geçmişteki varlığını sağlayabilmesine bağlıdır. Kader paradoksu’nda neden ve sonuç bir döngü içindedir ve hangi olayın neden, hangi olayın sonuç olduğunu anlamak mümkün değildir.
Bu paradoksta kahraman, geleceği “kurtarmak” için geçmişe gitmesi gereken bir döngüye girer; geleceğin kendi bildiği şekilde gerçekleşmesi için kendi bildiği geçmişi yaratmak zorundadır. Fakat bu durum özgür irade ile çelişir, çünkü kişinin gelecekteki varlığı geçmişteki varlığını sağlayabilmesine bağlıdır. Kader paradoksu’nda neden ve sonuç bir döngü içindedir ve hangi olayın neden, hangi olayın sonuç olduğunu anlamak mümkün değildir.
Paradoksun en meşhur örneklerinden birini verelim: Bir bilim adamının karşısına kendi gelecekteki hali çıkar, ona gelecekte zaman makinesini bulduğunu söyler, nasıl yapılacağını anlatır, şemaları bırakır ve gider. Bunun üzerine bilim adamı makineyi yapmaya başlar, bittiğinde geçmişe gidip kendi geçmişteki haline zaman makinesinin şemasını teslim eder. Döngü bu şekilde sürüp gider, fakat sorun şudur: Zaman makinesini ilk kim bulmuştur?
Doctor Who’nun The Big Bang bölümünde bu paradoksa güzel bir örnek bulabiliriz. Bu bölümde Doktor sadece sonik tornavidası ile açılabilen Pandorica adlı bir kutuya hapsedilir. Doktor gelecekten gelerek Rory’e sonik tornavidasını verir ve ondan Pandorica’yı açıp kendisini kurtarmasını, yerine de Amy’yi, Amy’nin cebine de tornavidasını koymasını ister.
Doktor geleceğe gider ve çocuk-Amy’yi Pandorica’nın sergilendiği müzeye gelmesi için ikna eder, çocuk-Amy’nin Pandorica’ya dokunması ile kutu açılır. Doktor, Amy’nin cebinden tornavidayı alır ve geçmişe gidip onu Rory’e verir. Bu durumda, tornavida ilk nereden gelmiştir?
Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz, uydu taşımacılığı şirketi olan SpaceX ve elektrikli otomobil üreticisi Tesla‘nın sahibi Elon Musk; büyük beğeni toplayan Tesla Roadster aracını “Falcon Heavy” ile uzaya göndereceğini açıklamıştı. Musk, bu güne kadarki en büyük projelerinden birini gerçekleştirerek, SpaceX’in tasarıladığı Falcon Heavy roketi ile, Tesla’nın yeni aracı Tesla Roadster’ı canlı yayında uzaya gönderdi. Ve 7 Şubat 2018 tarihi ile Falcon Heavy’nin, içerisindeki Tesla aracı ile Mars yolculuğu başladı.
ABD’nin 45 yıl önce gerçekleştirdiği aya giden ilk insanlı uçuştan bu yana ilk kez bu büyüklükte ve güçte bir roket uzaya gönderildi. Kalkışta kullanılan roketlerden üçü başarıyla dünyaya geri inerken bir tanesi iniş sırasında arıza yaşadı. Elon Musk, üçte iki oranının da başarı olduğunu söyledi. Musk kalkıştan önce, test uçuşununun riskli olduğu, başarı ihtimalinin yüzde 50 olduğunu belirtmişti.
Türkiye saati ile 21:30 civarında fırlatılan Falcon Heavy’nin uzaya gönderilmesini binlerce kişi Florida kıyılarından izlendi. Falcon Heavy’nin kalkış anı;
SpaceX şirketinin ürettiği Falcon Heavy isimli roket, ayrıca Musk’ın Tesla spor arabasını da uzaya taşıdı. Kırmızı spor arabanın sürücü koltuğuna astronot giysileri giyen, Starman isimli cansız bir manken oturtuldu.
Spor araba Mars’ın yörüngesine yerleştirilirken, Tesla’nın radyosu David Bowie’nin Space Oddity şarkısını çalmaya ayarlandı.
Elon Musk “Kafamda büyük bir patlamayla tekerlerin zıplaya zıplaya yola saçıldığı, logonun da büyük bir gürültüyle başka bir yere düştüğü bir sahne oluşmuştu. Neyse ki böyle bir şey olmadı.” yorumunu yaptı.
Musk’ın spor arabasını taşıyan kapsülün Mars yörüngesine doğru başarıyla ilerleyip ilerlemediği kalkıştan 7 saat sonra anlaşılacak.
Gökbilim tutkunları ise, YouTube’da canlı verilen görüntülerle cansız manken Starman ve Tesla aracının uzayın derinliklerindeki yolculuğunu izleyebildi.
Elon Musk gazetecilere açıklamasında “Araba dünyadan 400 milyon kilometre uzağa gidecek ve saniyede 11 kilometre yapıyor olacak. Yörüngede bir kaç yüz milyon hatta milyarlarca yıl kalacağını tahmin ediyoruz” demişti.
Musk, kırmızı renkli ilk model Tesla Roadster’i roketin kargo bölümündeyken fotoğraflamış ve bunları İnstagram hesabında paylaşmıştı.
İlk olarak Musk, bu işi Aralık 2017’nin başında duyurduğunda herkes aracın Mars yüzeyine gönderileceğini düşündü. Ardından Mars yörüngesi olarak düşünüldü ve son olarak 6 Şubat’ta gerçekleştirilen başarılı fırlatmadan sonra Elon Musk, Tesla’sının oturtulacağı yörüngeyi paylaştı.
Tesla Roadster, uzayda geçireceği 6 ayın ardından aşağıdaki yörüngeye oturtulacak:
SpaceX, Falcon Heavy roketinin tamamen dolu bir Boeing 737 yolcu uçağını yörüngeye taşıyacak kadar güçlü olduğunu ifade ediyor. Roket bu özelliğiyle NASA’nın astronotları aya taşıyan devasa roketi Saturn V’i takip ediyor.
Falcon Heavy (FH), daha önceki adıyla Falcon 9 Heavy, SpaceX tarafından tasarlanmış ve üretilmiş bir Ağır yük fırlatma aracıdır. Falcon Heavy, Falcon 9 v1.1 fırlatma aracının bir uyarlamasıdır ve Falcon 9 roket çekirdeğinin yanı sıra, Falcon 9 ilk aşamasından türetilmiş olan, fazladan iki adet sonradan eklenen roketten oluşmaktadır.Bu yapılandırma Alçak Dünya yörüngesine çıkarılabilen görev yükü miktarını yaklaşık 54 tona yükseltecektir, bununla karşılaştırılacak olursa Falcon 9 v1.1 aracı 13 ton’a kadar görev yükünü ADY’ye çıkarabilmektedir.
Falcon Heavy özel bir tek parça roket değil. SpaceX maliyetleri azaltmak için üç Falcon 9 roketini birbirine bağladı. Nitekim roketin üst kısmındaki soğutma borularını görebiliyorsunuz. Yine de bu fırlatma sırasında kaza riskini artıran kompleks bir çözüm.
Bu sebeple Elon Musk da özetle, “Falcon Heavy’den tek beklentim yerden iyice yükseldikten sonra patlaması. Bari fırlatma pistine ve kulesine zarar vermesin de NASA’ya tazminat ödemeyelim” dedi. Elbette Falcon Heavy’nin test uçuşları sürdükçe hatalar ve riskler azalacak.
Bununla birlikte SpaceX’in tek parça halinde fırlatılacak daha ucuz ve güçlü bir süper roket üzerinde çalıştığını da belirtelim. Big Fucking Rocket resmi adını kazandığında Mars’a 40 insan gönderebilecek ve yörünge altı hipersonik uçuşla İstanbul’dan New York’a 50 dakikada yolcu taşıyacak.
Falcon Heavy yapılandırması, genel bir Falcon 9 aracı ile birlikte “eklenmiş” sıvı-yakıtlı hızlandırıcı görevi gören iki adet fazladan Falcon 9 ilk aşaması içermektedir, bu yapılandırma kavramsal olarak, EHFA türündeki Delta IV Heavy fırlatıcısına ve Atlas V HLV ve Rus yapımı Angara roketleri için yapılan tekliflerdeki tasarımlarla benzerdir. Falcon Heavy, ADY’ye 53 bin kg (117 bin lb) ağırlığında görev yükü çıkarabildiği için şu anda kullanımda olan diğer tüm roketlerden bu konuda daha iyidir. Roket şu anda geçerli olan “insalı uçuş” gereksinimlerini karşılamak ya da bunları aşmak üzere tasarlanmıştır. Yapısal güvenlik değer aralıkları uçuş yükünün %40 üzerindedir, bu da diğer roketlerin %25’lik değer aralıklarına göre daha yüksektir.
Musk’ın roketinin başarılı olması ABD istihabaratının ve ordusunun daha büyük uydular kullanması, Mars’ın yüzeyine daha büyük ve daha akıllı robotlar gönderilmesi, Jüpiter, Satürn ve bu gezegenlerin uydularına yolculuk edilmesi gibi adımların önünü açabilecek.
Görevini tamamlayan Falcon 9 roketleri, planladığı gibi yeryüzüne indirildiler
Falcon 9 roketlerinin, kapsülü uzay boşluğuna bırakıp görevini tamamladıktan sonra, yer yüzüne tekrar inişleri başarıyla sonuçlandı ve bu muhteşem görüntüler yine canlı yayın ile tüm Dünya üzerinden izlendi.
Son olarak Elon Musk’ın objektifinden, uzaydaki Tesla’nın en son çekilmiş görüntüsü.
Bir kez daha “Yok abicim böyle bir dizi daha yok” cümlesi ile bitirdiğim bir bölüm. Üzücü olan dizinin gerçekten de bitecek olması. Bu bölümü izleyene kadar haberler asılsızdır mantığıyla bekledim yeni bölümü, fakat bu bölümde dizinin tüm kilit noktaları açığa kavuştu. Her sahnesinde “hayır daha ne kadar, neye şaşıra biliriz ki” dedikçe, akla durgunluk veren olaylar aydınlandı.
Dizinin kırılma noktası, Sadık’ın Nadir ile yaşadığı o sır olaydı bana göre. Özellikle o sahnede hadi be daha ne göreceğiz dediğimde, akla hiç gelmeyecek bir olay çıkageldi ve bu kadar uzun saklanan ve her şeyin bozulmasına neden olan ve de bir çok olayın üzerinin kapanmasına sebep olan bu büyük sıra değen bir olaydı gerçekten de. Belki Göksel’in olayı dizi içerisinde hafif kaldı ama onun travması da başka bir şekilde açıklanamazdı. Yine Can Manay karakterinden sonra en beğendiğim diğer karakter Bilge’de duruşuna ve bilgeliğine yakışır bir çıkışta bulundu. Can Manay’ı en mantıklı şekilde kıstırıp, cevap verebilecek yeri geldiğinde de susturabilecek tek kişiydi çünkü. Şuan en merak ettiğim olaylardan birisi de Bilge’nin finalde nasıl bir yol çizeceği..
Yine her dakikasını heyecanla ve zevk alarak gözümü kırpmadan izlediğim bir bölümdü. Evet sonunun gelmesi üzücü, böyle kaliteli dizilere veda etmek gerçekten üzücü ama dizinin her bitişinde mutlu eden bir yanı da var ki oda şu; cidden Türk dizileri arasında Avrupa kalitesine en yakın dizilerden birisi oldu ve hatta bana göre direk Avrupa kalitesinde ve kimisinden bir çok tık üstte. Diğer mutlu eden bir yanı da, dizinin çöpe dönmüş televizyonumuzda değilde, internet üzerinde gerçekten dizinin keyfini alabilecek ve yaşayabilecek kalitede insanlara sunulması. Aslında böyle olağan üstü dizilerin çok uzun soluklu sürmemesi de iyi bir yandan. Tadında bırakmak diziyi dahada bir asil ve kalıcı hale getirebiliyor. Bunun örneklerini de bir kaç efsane kült dizimizde de gördük (Bkz; 46, Leyla ile Mecnun).
Netice olarak hala izlemeyen var ise şiddetle her seferinde tavsiye edeceğim. Çünkü gerçekten izlenilmesi gereken bir prodüksiyon ve kadro. Nasıl IMDB’de izlemeden ölmemeniz gereken 100 film var, bana göre bu dizide öyle bir şey..
Evet kitabınıda okuyabilirdim fakat uzun soluklu bir kitap olduğu için bir türlü fırsatım olmamıştı ve dizisinin çekileceğini duyduğumda ve de baş rolde Ozan Güven olduğunu öğrendiğimde bu seferde bilerek okumadım. Çünkü oyuncular tam anlamıyla karakterlere uygun olarak seçilmişti ve de diziden beklediğimi gerçekten fazlasıyla buldum. Şimdi dizi biter bitmez ilk işim kitabı alıp baştan sona bir çırpıda okumak olacaktır. Okumak isteyipte hala okuyamayanlara da tavsiyem budur.
Son olarak bu hikayenin asıl baş mimarı, hayatımıza Can Manay karakterini sokan o şahane insan Akilah Azra Kohen, hep akıllarda kalacak olan ve kültürün, sanatın can çekiştiği bu yıllarda gerçek bir başarıya imza atan o insana saygı ve sevgilerimizi bire bir olamasada, gönülden sunmak borçtur. Ve de diziye asıl tadı katan, her saniyesini göz kırpmadan izlettiren değerli yönetmen Mert Baykal’a..
Naçizane bunlar benim dizi hakkındaki fikirlerim ve yorumlarım, eğer olur da dizinin veya hikayenin sıkı takipçilerinden denk gelen olursa bu fikirlerime, yorumlarını severek kabul edeceğimi ve okuyacağımı belirtmek isterim. Saygılar..
Opencart sisteminde ürün içerisine ‘ücretsiz kargo’ ikonu nasıl yerleştirilir? Opencart’ta ürünlere ücretsiz kargo yazısı nasıl yazılır? Bir çok kişinin internette verimli cevaplar bulamadığı, fakat yapımı çok basit olan “Opencart ücretsiz kargo yada bedava kargo ikonu nasıl yapılır” bunu anlatacağım.
Öncelikle Opencart piyasası ile alakalı bir kaç cümle ile başlamak istiyorum bu yazıma..
Eminim birçoğunuz kurduğu Opencart sistemine, ücretsiz kargo ikonunu nasıl koyacağını internette defalarca aradı fakat kimisi istediği sonuca ulaştı, kimisi de ulaşamadı. Yaptığım araştırmalara göre bu sorunun cevabı tek bir sayfada var fakat o sayfada da verilen kodlar her versiyonda çalışmıyor.
Opencart sistemi ile ilgili yaptığım araştırmaya göre, bu sistem hakkında internet üzerinde çok az sayıda destek sağlanıyor ve de kimse bilgilerini başkalarıyla paylaşmıyor. Herkes forumlarda sorular soruyorlar fakat birçoğunun cevabı maalesef yok. Çok fazla kod bilgisine sahip olmayan arkadaşlarımızda sitede herhangi bir hata aldığında maalesef yana döne yardım arıyor.
Opencart ile ilgili gözüme çarpan başka bir detayda, destek sitelerinde çok, modül ve yardım satan sitelerin olması. Nereye tıklasan ya modül satılıyor yada desteği ücretli veririm diyorlar. Bizler ne sistemler gördük bu yıllara kadar; MyBB’den vBulletin’e kadar, Joomla’dan WordPress’e kadar onlarca farklı sistemler. Bu sistemlerin ortak özelliği iste, internette sayamayacağımız kadar destek konularının olması ve bu sistemleri kullananların bilgileri birbiri ile paylaşması.
Her neyse işin özü; Tecrübe ve bilgilerini kullanarak Opercart üzerindeki sorunlara çare bulan arkadaşlarımızdan, bu bilgilerini yardım arayan internet severlere ulaştırmasını temenni ediyorum..
Üstteki yazıyı atlayıp direk çözüme geçmek isteyenler buradan devam edebilirler; Fakat bu tarz işlemleri biraz daha detaylı anlatmaya çalışıyorum ki; karşınıza bu tarz sorunlar çıktığında üstesinden gelebilesiniz. Bu yüzden her adımı sıkılmadan dikkatlice okumak faydalı olacaktır.
Opencart sisteminde, ürün sayfasında ücretsiz kargo ikonu göstermek isteyen arkadaşlara, kendi bulduğum ufak bir yöntem ile çok kolay bir çözüm buldum. Bu çözüm ile fiyat ne olursa olsun, istediğiniz ürüne ücretsiz kargo ikonu ve yazısı koyabileceksiniz.
Eminim Opencart’ı tüm özellikleri ile kullanan kişiler çok azdır, çünkü ihtiyaç yok veya o denli büyük bir ticaret sitesi kuracak kişi veya firmalar daha profesyonel altyapılar ile kendi sistemlerini kurabilirler.
Bizim burada yapacağımız, kullanmadığımız özelliklerden birini değiştirerek, ücretsiz kargo ikonu yapacağız. Ben bu değişikliği ‘puan‘ sistemi üzerinde yaptım, sizler dilerseniz kullanmadığınız başka bir özellik üzerinde yapabilirsiniz. Ama bana göre en basit olan puan sistemi. Dilerseniz yapacağımız değişikliğe geçelim.
Kargo Bedeli: Ücretsiz yazısını ekleme
# Ftp üzerinden Catalog > View > Theme > Kullandığınız Tema > Template > Product > product.tpl dosyasını düzenlemek için açıyoruz. Bu dosya sizin temanızda belki başka bir yerde bulunabilir fakat düzenlememiz gereken dosya ‘product.tpl’ dosyasıdır.
# Alttak kodu bulun;
Burada $reward tagı, ürün düzenleme sayfasındaki Puan > Bireysel sekmesine girdiğiniz değeri gösteriyor. Yani kodun orijinal halinde değer girdiğinizde; ‘Satın alabileceğiniz puan: x’ sekmesi çıkıyor. Biz bu sekmeyi ‘Kargo Bedeli: Ücretsiz’ olarak değiştireceğiz. Vereceğim kodu üstteki kod ile değiştiriyoruz.
Kargo Bedeli: Ücretsiz
Kargo Bedeli: Ücretsiz yazan yere istediğiniz yazıyı yazabilirsiniz. Color: #228b22; kodu ile de yazının rengini değiştirebilirsiniz.
# Bu işlemi bitirdiğimizde, artık ürün yüklerken Puan sekmesi içerisinde bulunan Bireysel sekmesine herhangi bir değer girdiğinizde, o üründe Kargo Bedeli: Ücretsiz yazısı çıkacaktır.
Ücretsiz Kargo ikonunu ekleme.
Şimdi de yine aynı mantık ile, herhangi bir modüle gerek duymadan veya kargo ücret sınırı belirlemeden istediğimiz ürüne ücretsiz kargo ikonu koyabileceğiz.
# Öncelikle sitenizin image klasörüne bir ücretsiz kargo ikonu yüklemeniz gerekiyor. Bu ikonu ister kendiniz yapabilir veya internetten bulabilirsiniz. Benim kullandığım boyut: 70×30 px.
# Tekrar Ftp üzerinden Catalog > View > Theme > Kullandığınız Tema > Template > Product > product.tpl dosyasını düzenlemek için açıyoruz
# Aşağıdaki kodu bulun;
Buradaki $points tagı da yine aynı sekmedeki ‘ Alışverişten Kazanacağınız Puan: x’ değerini göstermektedir. Bu değişikliği yaptığımızda da, Puan sekmesine herhangi bir değer girdiğinizde ücretsiz kargo ikonu çıkacaktır. Fakat bu ikonun orada şık durmayacağını düşündüğüm için, kodu düzenleyip daha uygun bir yere yapıştıracağım. Benim tercih ettiğim bölge; ürün ismi altında bulunan, yıldız ve yorum yap linklerinin bulunduğu bölge. Öncelikle vereceğim kodu, üstteki kod ile değiştirin.
# Şimdi de ikonu bahsettiğim bölgeye yerleştirmek için şu kodu buluyoruz;
Ve hemen yanına yeni kodumuzu ekliyoruz. Burada dikkat etmeniz gereken ufak bir nokta var. Kodu eklediğimizde, kodun sonunda </p> tagının olmasına dikkat edin. Üstteki kodun orijinal hali <?php echo $text_write; ?></a></p> şeklindedir ve bir çok kişi bu işlemi yaparken sonda bulunan </p> tagını gözden kaçırıp silebiliyor. Buna dikkat ederek doğru yere eklediğinizden emin olunuz.
# Bu işlemi de bitirdiğimizde, artık ürün eklerken Puan sekmesine herhangi bir değer girdiğimizde de, o ürün içerisinde ücretsiz kargo ikonu çıkacaktır. Son olarak düzenlediğimiz koddaki birkaç ayrıntıyı belirtmek istiyorum. Kod içerisinde kullandığım;
margin-top: -5px; ikonu 5px kadar yukarı alıp, yorum yap yazısı ile ortaladı.
align=”right” tagı ise, ikonu yazılardan ayırıp, sağ kısma yasladı.
Dilerseniz bu mantık çerçevesinde ikonu istediğiniz şekilde biçimlendirebilirsiniz.
Makalenin başında da dediğim gibi anlatımı olabildiğince detaylı ve uzun tutmaya çalıştım ki, ileride benzeri sorunlarda sizin de hâkimiyetiniz olsun. Umarım bu yazım sizlere faydalı olmuştur.